Yeni bir tasarım, yeni bir blog.
"Yazı yazmam gerekiyor" hissine bağlı kalarak bir blog açtım aslında.
Eskiden fazlasıyla edebi olmaya çalışırdım; ince ince düşünülmüş, içine derin anlamlar yerleştirmeye çalıştığım kelimelerimin hep var olması için çabalardım. Bu blogda yazarken öyle olma taraftarı değilim.
Şu bir gerçek; yazılarım okunsun diye yazmak istemiyorum, "hacı ne olur okuyun" olmasın benim söylediğim. "Ben sizin için yazıyorum" tavırlarına da tav olduğumu söylemeden edemeyeceğim.
Kendime has yöntemlerim olmasını istiyorum bu blogda. Örneğin kendim sorup kendim cevaplamayı seven birisi olarak bunu da blogda uygulamak istiyorum. Daha başka fikirlerim de var ancak hepsine tek seferde heves edersem çabuk gaza gelip çabuk silinenlerden olmaktan korkuyorum.
Niye yazmadım 2 yıl boyunca? Ve ondan öncesindeki 2 yılda niye çok sevdim yazmayı? Son 2 yılımı Twitter'da ciddi şekilde aktif geçirerek harcadım. Ve Twitter'a girdiğimden itibaren yazı yazmayı bıraktığımı fark ettim. Adeta Twitter'ın yazma konusunda insanı körelttiğine şahit oldum. Ancak 2 yılın ardından buna son verme dirayetini gösterdim. Ondan öncesindeki 2 yılda ise yazmanın bir çeşit terapi olduğunu düşünüyordum. Hakeza hala öyle olduğunu düşünüyorum. Çünkü ben yazarak konuşuyorum. Bana kalırsa en zararsız iletişim yöntemi de budur. İnsanların yazarlarsa rahatlayacağına inanıyorum. İç dökme sanatının bu kadarı! Ama tabi, yazarken insanın kendisinden fazla bahsetmemesi, sadece kendisini ilgilendiren konulara değinmemesi, hatta yeri gelince kendini övmemesi gerekir; zira o zaman yazılanlar, sadece yazanı ve onun gibi düşünenleri, hareket edenleri bağlar. Halbuki yazılanların (ki konusu ne olursa olsun) sadece yazanı ve aynı fikirde olanı bağlaması, onun pek de kayda değer bir görevi olmadığının kanıtıdır. Bu, onu dedikodudan ileriye götürmez. Yazmak dert meselesidir ve derdi olanın, dert yandığı kişiler hakkında dem vurması gerekir. İşte ben bundan dolayı, 2 yıl öncesine kadar yazmayı seven biriydim. Gerçi, hala öyleyim ama benim ki biraz "yapmayı sevip yapmamak". Ben de twit atınca dertlerden muzdarip olmaktan muaf tutulduğumu düşündüm tabi haliyle. Uzun lafın kısası, inşallah bu blogda ara ara yazarım. Zaten beni Twitter'dan az çok tanıyan insanlar, neler yazacağımı tahmin edebilir.
Allah'a emanet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder